Covid-19 Günleri - 8

 Bugün 24 Haziran 2021. Covid 19 Türkiye'ye "resmen" geleli, ortalık karışalı, evlere çekileli, "yeni düzen"e, "süper online hayat"a alışalı 15 ayı geçti. O günden beridir işler her zaman "düzenli" gitmedi elbet. 18 Mart 2020'deki yüksek panikli tam kapanmadan sonra yazın açık alanlara olan gelen güvenle rehavet geldi, hükümet vaka sayılarını bir anda gizleyiverince her akşam gördüğümüz "turkuaz tablo"daki sayılar bir anda gerileyince rahatlık had safhaya çıktı - ta ki belediye başkanları ve Tabipler Birliği kazan kaldırana dek. Sonra sonbaharda, ne hikmetse turizm sezonu bitince, anladık ki o gördüklerimiz vaka değil, semptom gösteren hasta sayısıymış, vakalar hastaların 8-10 katıymış. Eylül'de "haftada bir gün ofise geline" maceram da böylece toplam 5-6 hafta sonra neyse ki son bulmuştu. Sonra kış geldi, yine evlerde, yer yer aile ziyaretleriyle, hafta içi 21:00 ya da 19:00da başlayan "ev oturmasına gitmeyin" yasakları ve haftasonu kapatmalarıyla temkin içinde geçen bir dönemden sonra Mart 2021'de vakalar yine bir anda tırmanmaya başladı. Nisan ayında günlük 50 -60 bin vaka, 3000 civarı hasta, 280 - 300 hastalara ulaşınca 30 Nisan - 16 Mayıs'ta 2020 Mart'ındakine benzer "tam kapanma"ya girdik - tabii ki dünya kadar istisna ile (yeter ki işler yürüsün, ekonomi durmasın)! Bu sırada Amerika'da (Almanya Türkü Uğur Gürses - Özlem Türeci çiftinin geliştirdiği) Pfizer'in Biontech'i yoğunlukta olmak üzere aşılama hızla başlamıştı, bizde ise 65 yaş üstü ve sağlık çalışanlarıyla başlayan Çin aşısı Sinovac ile aşılanabilmiş, eser miktarda gelen Biontech'ler 60 yaş üstü bir kısım insana kısmet olmuştu. 

17 Mayıs'ta tam kapanmadan çıkınca hafta sonu yasakları bir dönem daha sürdü. 1 Haziran'da önce cumartesi günleri açıldı ve gece sokağa çıkma yasağının saati 22:00'ye çekildi. 1 Temmuz'da sokağa çıkma kısıtlamaları tamamen kalkıyor, ancak müzikli mekanlara 24:00'ten sonra müzik yasağı var çünkü "kusura bakmasınlar, gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok

Bütün bu hengamede nasıl olduysa Çin'den gelecek o büyüüük aşı grubu ulaşmadı ama, Biontech'le "Türk'ün Türk'ten başka dostu yok" vesilesiyle bir anlaşmaya varıldı ve bir anda yaş sınırı patır kütür aşağı çekilerek aşı neredeyse herkese tanımlanmaya başladı. Biz de 17 Haziran Perşembe günü 21:40'ta Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi'nde (eski devlet hastanesi) aşılandık. Aşılar hakkında herkes bir şey söylüyor: Biontech'in etkinliği ve koruma oranları daha yüksek ama mRNA teknolojisi görece yeni olduğu için içimize çip yerleştiriliyordan kısırlık yapıyormuşa kadar dünya kadar saçmalık dolanıyor; Sinovac'ın etkinliği yüksek değil ve en kırılgan kesimler onunla aşılandı; ayrıca hiçbir Kuzey Amerika ve Avrupa ülkesinde kullanılmadı ve ileride aşı pasaportu işi gerçek olursa Sinovac ile aşılananları saymayabilirler diyenler var... Bütün bu saçmalıklar ve Biontech'in insanı bir süre hasta gibi hissettirdiğine dair duyumlarla, hafif bir tedirginlikle gittik o akşam hastaneye. Önce onam formunu imzaladık (böyle bir form çoğu Avrupa/K.Amerika ülkesinde imzalanmıyormuş), sonra Biontech'in aşı flakonlarında 6 doz olduğu için 6lı gruplar halinde aşı odalarına alındık. Hastanede işler inanılmaz hızlı ilerledi, aşı odalarının olduğu koridora girince sıra numarası gözetmeden "bana iki kişi lazım, bana sen gel" nidalarıyla bir anda kendimizi iki ayrı odada bulduk. İçeride önce sistemde TCKN sorgulaması yaptılar, sonra da sırayla omuzdan aşılandık. Aşıdan sonra 3 gün kadar kolun aşılanan kasını kasınca ağrı hissi oluştu, başka pek bir yan etki olmadı - belki bir de ertesi gün hafif halsizlik. Tabii ne olur ne olmaz diye üç gün kadar suya ve denize girmedik; alkol için de hemşireler 1-2 gün uzak durun demişlerdi. Hatta benim odamdaki hemşire gruptaki bir genci "2-3 ay içmezsen iyi olur" diye trolledi de çocuk ciddiye aldı, az daha aşıdan vazgeçecekti :) Odadaki diğer hemşire "oğlum 1-2 gün içmesen yeter, oruç tutmuyor musun" deyince biraz rahatladı.



Önümüzdeki iki ay, muhtemelen İstanbul'a dönmeden evlerde olacağız. Şölen'in belki de bir süre için Türkiye'deki son, benim de muhtemelen tamamen evden çalışarak geçirebileceğim son yazda yazı gerçekten yaşamak, denize olabildiğince fazla gidebilmek, aileleri görebilmek peşindeyiz. Aşının ikinci dozunu da zamanında (aslında önerilen zaman aralığı 28 gün sonrası ama bize verilen randevu aralığı 6 hafta sonrasına. O ikinci dozu da zamanında olabilirsek, Eylül'de haftada 2 ya da 3 gün ofise çağrılacağımızı tahmin ediyoruz. Evdeki güzel, rahat günlerin sonunu görmek beni inanılmaz strese sokuyor, günde 2-2,5 saati yolda harcama fikrinden müthiş rahatsızım ama sanırım elden bir şey gelmeyecek...

Elden gelen tek şey günü yaşamaya çalışmak, bugünlerin değerini bilmek. 

24 Haziran 2021

Antalyamız

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Optimum Denge Modeli - 1 Eğitimi

Can Yarısı Azerbaycan

Turist misiniz efenim? - İsviçre (4)