Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pandemi bahane, tekne tatili şahane!

 Malum Aralık 2019’dan beri Çin’den başlayarak tüm dünya Covid19 etkisine girdi. Mart ortasından beri ofisler kapandı, evden çalışıyoruz. Sokağa çıkma yasakları, şehirlerarası yolların kapanması, okulların tatil olması derken yaz geldi. Mayıs’ta AVM’lerin “ne alaka” dedirten süper ekonomi odaklı açılışını saymazsak, Ramazan bayramındaki son yasaklardan sonra biz hariç her şey bir anda fazlaca normalleşti. Seyahat yasağı kalkınca kendimizi süper kişisel önlemlerle ailelerin yanına attık; sonra İstanbul’a dönüp ev taşıdık ve yeniden, koşarcasına ama yine kişisel kozamızı delmeden ailelerin yanına... Böyle bir ortamda yazın başbaşa bir tatil yapmak neredeyse imkansız gibiydi. Otellere (ne kadar lüks ve hijyenik olduğu iddia edilirse edilsin) güvenemedik. Karavan fazla incelikli ve raconlu, biraz da konforsuz geldi. Biz de normalde (genelde büyük bir grupla çıkıldığını duyduğumuzdan) çok da aklımıza gelmeyecek bir seçeneğe; tekneye yöneldik.  Önce arkadaşım Bülent’in Bozburun’da başlattığı

COVID-19 Günleri (ve diğerleri) - 4

Evden çalışmaya, evde yaşamaya başlayalı 4 ayı geçti. Vakalar normalleşmeden ülke(ler) normalleşmeye başladı, önce AVM'ler, sonra kafeler, sonra "yaz geliyor, turizm ve ekonomi (daha fazla) ölmesin" diye yollar açıldı. Tartışmalar arasında liselere ve üniversitelere giriş sınavları yapıldı, çocuklar maskeler ve korkular altında sınavlara girip çıktı. En sonunda 24 Temmuz'da, Lozan'ın yıldönümünde Ayasofya camiye çevrildi, 350 bin kişiyle cuma namazı kılındı. Kadınlar öldürüldü. Bazıları yarınlar yokmuşçasına kafeleri, barları, plajları doldurdu; dibdibe oturulan uçaklarda, otobüslerde kendini ve barındırdığı tüm mikroorganizmaları oradan oraya taşıdı. Ramazan Bayramı'ndaki sokağa çıkma yasağının hemen ardından 3 Haziran'da seyahat yasağı kalkıp şehirlerarası yollar tamamen açıldıktan sonra tekrar vakalar artar, yollar yeniden kapanır endişesiyle binbir kuşku ve soru ile ailelerin yanından çalışıp onlarla biraz zaman geçirmek için 17 Haziran'da  ara

COVID-19 Günleri-3

Evden çalışmaya, evde yaşamaya başlayalı tam iki ay doldu. 18 Mart'ta bilgisayarı (ve ofis taşınmasından ötürü) az da olsa eşyayı yarım koliye sığdırmak suretiyle toplayıp patronlara ve arkadaşlara "görüşürüz" deyip çıkarken ne zaman döneceğimizi sorsalar, herhalde 2-3 hafta derdim. Zaman su misali aktı, başlarda her akşam pür dikkat takip ettiğimiz haber bülteniyle aramıza yavaş yavaş mesafe koyduk, hastalığın gelişim eğrilerini incelemeyi zamanla bıraktık; bu yeni düzene (bayıla bayıla) alıştık. Haberlerdeki gündem başlarda tamamen COVID-19 iken artık ülkenin garip siyasi, sinir bozucu ekonomik gerçek gündemleri haberlerde yer bulmaya başladı. Yeni vaka/günlük test oranları 15-20%'lerden (bazı günler 4-5 bine yakın yeni vaka çıkıyordu) son birkaç günde 5% seviyesine (1000'in altına) geriledi - vefat sayıları da ona keza. Hafta sonları önce "30 büyükşehir ve Zonguldak"tan başlayıp kademeli olarak15 şehre indirgenen sokağa çıkma yasakları rutin oldu. Y

COVID-19 Günleri-2

Bu dönemde eminim hepimiz en az bir “Koronavirüs’ten sonra dünya düzeni neye evrilir?” yazısı okumuşuzdur. Totatiler rejimler daha da güçlenecek diyen de var, bunun bir tür sosyal kırılım olacağından ve düzenin daha eşitlikçi, sosyal devleti ön plana çıkaracak bir yapıya dönüşeceğini savunan da... Peki bizim kendi dünyamız ne hale gelecek? Şu anki halden ne öğrendik, ne umarken ne bulduk, hayatı tartıp biçmeye fırsat yaratabildik mi? Sosyal medyada muhtelif hesaplardan “bugün de sıkıntıdan ekmek yaptım, mantı açtım, bilmemkaçıncı dizimi bitirdim, evin otuzikibuçuk yıldır açılmayan dolaplarını temizledim, x gündür evden çıkmadım ve çıldırmak üzereyim” gönderilerini takip ederken içime kocaman bir “yetişememe” duygusu çörekleniyor. Gönül karantinacılığı günlerini evden çalışarak geçiren benim gibi beyaz yakalılar, özellikle de beyaz yakalı kadınlar için bu anlatılanlar başka bir evrenden gelen sesler sanki. Her sabah mesai başlarken bilgisayarı açıp, gün içinde hem iş hem de ev işl

COVID-19 Günleri

Resim
Bu maalesef bir gezi notu değil, olamıyor. Aralık 2019 sonunda Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan, başta çok da ciddiye almadığım, ama gerçekten küresel bir köy haline gelen dünyada Türkiye'de ilk resmi vakanın teşhis edilmesinin sadece 2,5 ay sürdüğü yeni nesil koronavirüs COVID-19'un etkisinde tüm dünya. Özellikle Çin, İtalya, İspanya, İran, geriden gelip liderliğe göz dikmeye teşne Amerika, İngiltere - ve burası, Türkiye. Ofisteki kızların abartılı hareketleri, CEO'nun her yere dezenfektan yerleştirmesi, gayet "dokunmatik" (artık eski) ofisin kapılarına kağıt sıkıştırıp veya otomatik gözlere post-it yapıştırıp daimi açık hale getirmesi, yarım saatte bir el dezenfekte etmeler başlarda bana hayli saçma ve komik geliyordu. En az tüm ülkeler bir bir düşerken Türkiye'deki ilk vakanın 11 Mart'ta açıklanması kadar. THY'nin yurt dışına inen uçaklarında hasta yolcu tespit ediliyor ama bizde henüz vaka yok, öyle mi? Sanırım bu işin en kötü yanı, za