Kayıtlar

Şubat, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Edirne: Gurbetten önce son çıkış

Resim
Trakya bana hep hüzünlü gelmiştir. Yaban ellere varmazdan önceki son topraklar fikri beni duygulandırır, bir yandan da hep anlatılagelen şiveleri, rahat hayatları, modernlikleri de coşku verir. İstanbul'da olmanın en iyi yanlarından biri, Trakya'ya yakın (hatta coğrafi olarak içinde) olmaktır bence. Trakya'nın tadını - kokusunu geçen yıllarda parça parça almıştık. Kıyıköy'le başlayan ve orada pek de aradığımızı bulamadığımız bir yol hikayesi bizi aynı gün hem Kırklareli'ne, hem Lüleburgaz'a atmıştı. Kırklareli küçük, ama çok da güzel bir kent. Aydınlık bir de. İnsanlardaki aydınlığı hissedebiliyorsunuz. Lüleburgaz da ilçe olmasına karşın neredeyse Kırklareli kadar bir yer. Bu kısa tur sonrasında Tekirdağ'a çeşitli vesilelerle bölük pörçük de olsa birkaç kez gittik. Rakı fabrikasından gelen anason kokusunun caddeyi kapladığı, güzel bir sahil şeridi olan, tatlı bir kent. Tekrar gidilmeyi kesinlikle hak ediyor. Ama Edirne... Onu hep "sonra"ya, "
Ömrümün güzel yanısın sen benim Dünümde, bugünde, yarın için Düşündüğüm, düşlediğim güzel olan ne varsa Ya senden, ya sensin... Kötülerim var benim, korkularım, kaygılarım Seninle kapattığım açıklarım, açık yaralarım Doyasıya doldurduğum boşluklarım var. Bir sınav gibi, yanlışından mutluluk kırılan (Sınavları iyi yaparız bilirsin, eski el alışkanlığı) Seninle tam oldu, nefes aldım Kırılmadan mutluluğa vardım. Ömrümün gülen yüzüsün sen, Yanında soluklandığım, hesapsızca soluma aldığım Hüznü bine bölen, sevinci milyon katan Zamanla sevgimi katlayıp kıyamadığımdan kat aralarına sakladığımsın. İyi ki varımsın, Parçamsın... 11.02.2014 Salı, 22.47 evimde