Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Konagin Ruzgara Fisildadigi

Bir cayin yudumundaydi hayat. Soguk ve nemli bir Istanbul aksamustunde icine akan o ilik tazelikle yikardi insani. Varsa icindeki yaralari yakip daglardi. "Ruzgar esmese iyi de, ruzgar usutuyor insani" ile "hava iyi de nem mahvediyor" arasindaki bombos fark gibi bir gun bugun. Misirli pasalara insa edilmis eski bir konagin bahcesinde yitip gidiyor. Sanki her zamanki gibiymis gibi ama yilda bir, hayat bugun bogaz kiyisindaki gizemli bahcede bir cay yudumu. Bu magrur, mahcubiyetinden kizila kesmis eski ve gizemli konagin icine garipligine gariplik katan seyler dolmus. Sanki onca yildir konusamamasini firsat bilir gibi, isiklarla bagira cagira ona baska bir dille seslenir olmus insanlar. Bu dili nasil ogreneceklerini bir omur dusunmusler once, ruyaya yatmislar, akillarina olmadik bir anda bilinmedik seyler gelmis, kulaklarina duyulmaz ilhamlar fisildamis. Bu esrari kime anlatsam deyince de konak imdadina kosmus. Konak yuz yildan fazladir biriktirmis icinde yasananlar

Kantar Karışıklığı

Benim kafam çok karışık. Her zaman. Kararsızlık diğer adım sanki, dengelerin dengesizliğinde gidip gelmekten başım dönüyor. Küçükken annemle pazara çıktığımızda, o zamanlar elektronik tartılar bu kadar yaygın değilken, pazarcılar aldıklarımızı tartının bir kabına, ağırlığı da diğerine koyar; terazi dengede ise ölçünün tamam olduğunu anlayıp ani ve hızlı bir hareketle torbayı tartıdan alıp bize uzatırdı. Eşit kollu terazi işte, okulda öğretilenlere benzeyen hani. Benim aklım da o terazinin titrek dengesi gibi bu ara, bir o fikir ağır basıyor bir diğeri. Ancak benim teraziden bir eksiğim var: ben ani hareketi yapıp fikrimden birini alıp kaçamıyorum. Birkaç yıl önce, hayatımda ecnebiler cirit atarken, aralarında içimin ısındığı bir tanesi durduk yere "benim düğünüme geleceksin, ben  de seninkine geleceğim" demişti. Fol yok yumurta yok. "Peki, söz". Hani nerede? Şimdi evleniyor, dursana sözünde! Hem de hep düşündüğün gibi, bir daha ne zaman gidilir, neden gidilir ki?

Öy(z)les(m)ine

Önce gavur eller, sonra tanıdık eski sevgililer Başka kokular, başka rüzgarlar, başka sıcaklar Kaçamak günlere bıraktı bizi. Oysa hayat yalnızdı, Gelmek gitmek yalnızdı buralara Realistken, sağlamken, bir başınayken. Oysa yeni fark ettim Ayva bile, nar bile Sonbaharın ötesinde, iki kişilikmiş meğer. Yine fark ettim Düşünmek, hissetmek, yazmak için İkiden bir çıkmalıymış Neyse ki sayılı günlüğüne... 18.11.2012  22:35

Başka Memleketler

Resim
Son zamanlarda herkes bir şeyler anlatıyor Dubrovnik hakkında. Kimisi beğendiğini söylüyor, kimisi hiçbir şey yok diyor. İtiraf etmek gerekirse, Dubrovnik'i öncelikle vizesiz gidilebildiği ve 2013 Temmuz'unda vizeye tabi olma ihtimali yüksek olduğu; bir de 4 günlük bir tatil için yakınlığı ve kompaktlığı için uygun bulduğumuzdan görmek istedik. Fazla bir araştırma yapmadan, beklenti yaratmayıp ne bulacağımızı bilmeden,  öylesine, olduğu gibi kabullenmek üzere yola çıktık. Ama burası da bir başka çıktı... Yaklaşık 80dk'lık bir uçuşun ardından ETS turun charter uçağı Dubrovnik için inişe geçtiğinde, denizin üstünde irili ufaklı birçok ada belirdi birden. İtalya'nın tam karşı (doğu) kıyısında kalan Hırvatistan'ın toplamda 3300  kilometre karelik alana sahip  binden fazla adası olduğu biliniyor. Ara ara sadece bir grup kaya gibi duran kara parçalarını uçaktan görmek oldukça ilginç. Artık yere inmeye hazırlanırken, şehir ve Adriyatik denizi iyice belirmeye başlı