Konagin Ruzgara Fisildadigi

Bir cayin yudumundaydi hayat. Soguk ve nemli bir Istanbul aksamustunde icine akan o ilik tazelikle yikardi insani. Varsa icindeki yaralari yakip daglardi. "Ruzgar esmese iyi de, ruzgar usutuyor insani" ile "hava iyi de nem mahvediyor" arasindaki bombos fark gibi bir gun bugun. Misirli pasalara insa edilmis eski bir konagin bahcesinde yitip gidiyor. Sanki her zamanki gibiymis gibi ama yilda bir, hayat bugun bogaz kiyisindaki gizemli bahcede bir cay yudumu.

Bu magrur, mahcubiyetinden kizila kesmis eski ve gizemli konagin icine garipligine gariplik katan seyler dolmus. Sanki onca yildir konusamamasini firsat bilir gibi, isiklarla bagira cagira ona baska bir dille seslenir olmus insanlar. Bu dili nasil ogreneceklerini bir omur dusunmusler once, ruyaya yatmislar, akillarina olmadik bir anda bilinmedik seyler gelmis, kulaklarina duyulmaz ilhamlar fisildamis. Bu esrari kime anlatsam deyince de konak imdadina kosmus. Konak yuz yildan fazladir biriktirmis icinde yasananlari, onu var edenleri, degistirenleri; biriktirmis tum tarihi, yenenleri , yenileri ve yenemediklerini. Bir yigit canhiras bir sekilde talip olunca onu anlamaya ve anlatmaya, eski ama yenilenmis, yarali ama yararli gogsunu acmis bir hevesle. Bilinmedik diller anlamlar carpmia tum duvarlara, hayallere yarasir guzellikte renkler dagilmis beyazliklara. Sonsuzluk olmus o esrarlar, rengarenk olmus, isik olmus, mesaj olmus, harf olmus. Kimsenin akil edemediklerini bir araya gelip akillara sokmuslar. Hayatin ozu budur desin diye gorenler, gorenler kendilerinin yetersizligini, insanin nasil buyuyebilecegini bir durup dusunsun diye sessiz bir gosteriye durmuslar.

Bu kadar dusunce bir anda dusunce insana biraz agir geliyor. Normalinden cikiyor akil, bilmedigini anlamaya, daha once gormedigini gormeye calismaya basliyor. Bu cifte gizemi cozmeye calismak, hayati baska bir taraftan sorgulamaya ugrasmak yoruyor insani. Hem akil damarlarini aciyor, sinirlarini zorluyor, hem de canini acitiyor. Buyumek gibi, hani boy uzarken bacaklarda garip bir agri olurdu ya kucukken, o unuttugumuz agriyi tekrar hissettiriyor.  Insan zayif, insan gafil, kendini korumaya, sindirmeye oylesine muhtac. Bu buyume acisindan sonra bogaza karsi oturup denizde eritesi geliyor aklina yeni kazinanlari, eritip ondan sonra icine alacak gibi. Bu eski konaga sirtini dayayip kis bogazinin mavi gri sularinda huzur ariyor soguktan uyusan elinde, ellerinin uyusuklugunu acar diye umdugu bir bardak -en az yali kadar kizil- cay ile. Ve eritmeye calistigi fikirleri, gecmisini, varligini sorgulayarak bir yudum cayda hayat diye icine cekiyor. Daha guzel gunlerin, daha caliskan bir beynin, daha bilge bir ruhun hayallerini icine hayat doldurdugu bir yudum cayla suluyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Optimum Denge Modeli - 1 Eğitimi

Can Yarısı Azerbaycan

It's Cuba baby!