Kantar Karışıklığı

Benim kafam çok karışık. Her zaman. Kararsızlık diğer adım sanki, dengelerin dengesizliğinde gidip gelmekten başım dönüyor. Küçükken annemle pazara çıktığımızda, o zamanlar elektronik tartılar bu kadar yaygın değilken, pazarcılar aldıklarımızı tartının bir kabına, ağırlığı da diğerine koyar; terazi dengede ise ölçünün tamam olduğunu anlayıp ani ve hızlı bir hareketle torbayı tartıdan alıp bize uzatırdı. Eşit kollu terazi işte, okulda öğretilenlere benzeyen hani. Benim aklım da o terazinin titrek dengesi gibi bu ara, bir o fikir ağır basıyor bir diğeri. Ancak benim teraziden bir eksiğim var: ben ani hareketi yapıp fikrimden birini alıp kaçamıyorum.

Birkaç yıl önce, hayatımda ecnebiler cirit atarken, aralarında içimin ısındığı bir tanesi durduk yere "benim düğünüme geleceksin, ben  de seninkine geleceğim" demişti. Fol yok yumurta yok. "Peki, söz". Hani nerede? Şimdi evleniyor, dursana sözünde! Hem de hep düşündüğün gibi, bir daha ne zaman gidilir, neden gidilir ki? Bir daha Hint düğünü nerede görülür ki? Hayatta tek bir şans. Hayatta bir daha hiç 27 olmayacaksın. Peki, 27,5. Hatta 28'e daha yakın. Ama bir daha hiç olmayacak işte! Bu kadar bağımsız olmayacaksın, bundan sonra hiç bugünkü kadar gözükara da olmayacaksın. Topla aklını, çık git! Sözünde dur. Bir kere de tersine git dünyanın. Başka hayatlar gör. Tut kendini, zorla, savaş, dene, rezil ol, kirlen, tiksin, hastalan, kus. Fotoğrafları hatırla. Okuduğun yazıları. Uçakta izlediğin İngilizler Hindistan'da minvalli filmi. Sefilliği. İnsanların yollarda neler yapabildiğini. Olmayasıca trafiği. Lüks bile olsa kirli çıkabilecek otelleri. Buralarda severek yediğin yemeklerin aslının ne kadar keskin olabileceğini. Bir rahatsızlanırsan kendini ülkene dar atabileceğini. İnsanların anlattıklarını. O kadar yolu, onca masrafı bunun için mi yaptık deme ihtimalini.

Hiç bilmeseydim, aklımdaki flu fotoğrafı öylece bırakıp bir anlık cesaretle alabilseydim biletleri, olacaktı belki. Okudukça, gördükçe, dinledikçe dengeye geldi aklım. Olmayasıca denge, arayınca bulunmayan denge. Bilgi güçtür derler ya, bilgi zayıflıktır aslında. Bildiği kadar esir oluyor insan, bildiğince sınırlıyor kendini. Korku dediğin de bilgi arttıkça oluşmuyor mu zaten? Attan korkmamdan sonra bir de şimdi anladım. Bunu anlamamla da daha bir esir düştüm hayata. Anlamasam, bilmesem, öğrenmesem belki de daha mutlu olurdum.

Kantarın topuzunu kaçırmam dileğimle.

03.12.2012 Pazartesi, 21:48




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Optimum Denge Modeli - 1 Eğitimi

Can Yarısı Azerbaycan

Turist misiniz efenim? - İsviçre (4)